9:00 - 18:30

Çalışma Saatlerimiz / Pzt - Cmt

+90 216 469 9229

Aklınıza bir şey mi takıldı?

SADAKATSİZLİKTE GERÇEK SUÇLU KİM?

Dönüşüm > makaleler  > SADAKATSİZLİKTE GERÇEK SUÇLU KİM?

SADAKATSİZLİKTE GERÇEK SUÇLU KİM?

Üçüncü kişiler hep varlar farkındasınız değil mi? Yani hep varlar da ilişkiye neden, nasıl, ne zaman etki edebilirler ona bakmak lazım…

Yargıtay kararları biz hukukçular için yol göstericidir ancak bu kararlar daire üyelerinin salt bir araya gelerek fikir teatisi sonucu oluşturdukları  sonuçlar değildir, klasörler dolusu yaşanmışlıklar dilekçelere oradan Mahkemelere ve yüksek Mahkeme üyelerinin önüne gelmiş ve hukuki dayanakları incelenmiştir.

Yakın zamanda 3. Kişiye karşı aldatmadan kaynaklanan manevi tazminat davası açabiliyor muyuz sorusunu tartışıyorduk belki eski paylaşımlarımdan hatırlayanlar olur YİB Büyük Genel Kurulu , çok da kıymetli bir kararla bu tartışmaya bir son vermişti ve kararında “Evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan 3. Kişiden manevi tazminat isteyemez” demişti. Peki gerekçesi neydi? 3. Kişi, evlilik aktinin  tarafı değildir, sadakat yükümlülüğüne haiz değildir o nedenle sözleşmenin tarafı olmayan kişiden yükümlülüğün ihlaline ilişkin tazminat istenilemez denilmiş,   aldatılan eşin boşanma davası ile de aldatan eşten tazminat alması söz konusu alacağından mükerrer bir tazminat söz konusu olacağına değinilmiştir.

Okuyan ve bu konuda canı yanan çok kimse, bu karardan dolayı 3. Kişilere dava açılamamasını doğru bulmayabilirler. Ancak kaçtığımız gerçek, daima yansıtacak bir hedef bulur lütfen bunu unutmayalım.

Aldatıldığını bilen bu sebeple boşanan ya da hali hazırda mutlu mutluğunu sürdüren tüm çiftler için 3. kişiler daima vardır ancak onları ilişkide var kılan yani ilişkiye zarar vermesine sebebiyet veren o ilişkideki taraflardır yahut diğer bir deyişle üçüncü kişiye ilişkiye olumsuz etki etmemesi için gereken yerde ve zamanda gerekli sınırı koyması gereken evliliğin taraflarıdır… Bunun aksini savunmak öfke sahibi olan kişinin öfkesini körüklemekten, insanları senelerce öç alma saiki ile savaşta tutmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Aile hukuku kararlarına bakıldığında Yargıtay’ın evlilik birliğinde güven’e ne kadar büyük bir önem arz ettiğini görürsünüz, Yargıtay boşanma kararının verilmesi için bir kişinin zinasını ispat etmenizi beklemez, güven sarsıcı davranışı da boşanma için yeterli bulur. Bu nedenle ilişkilerde “güven” kavramı zedelendiyse bu kavramı zedeleyecek davranışlar vuku buldu ve sürekliliği devam ediyor ve evliliği sizin için çekilmez hale getiriyorsa yeterli hukuki sebebiniz var demektir. Nedir bu güven sarsıcı davranışlar; geç saatlerde habersiz eve gelmek, eve haklı bir nedeni yokken haber vermeden gelmemek, kız arkadaşının telefon numarasını erkek ismi ile kaydetmek ya da tam tersi, geç saatlerde uzun konuşmalar yapmak, belirli bir kişi ile haklı neden olmaksızın çok sayıda mesajlaşmak, üçüncü kişilerle olan buluşma ve ilişkileri gizlemek sayılabilir ve elbette çoğaltılabilir bu sebepler önüme gelen davalardan aklıma ilk gelenler.

Amaç şudur; hukuki ilişki eşler arasındadır ve o evlilik birliğini üçüncü kişilere açmayacak ya da koruyacak olan da yine tarafların kendisidir. Biliyorum belki ilişkinizi kaybetmek istemiyor ve eşinize kusur görmek istemiyor olabilirsiniz ama bir 3. Kişi gidebilir ama sınırlarını bilmeyen eş için daima bir 3. Kişi olacaktır. Aldatılanın öfkesi zehirden zemberektir evet ama en çok kendini yakar… İçinizdeki acıyı ve öfkeyi 3. Kişiye yansıtmak, bu nedenle geçici ve beyhudedir. Yaşanmışlığına çok defa şahit olmuşumdur ki hem de ne aziz şekillerde; aldatanın hikayesi, aldatılanın önüne berrak bir şekilde dökülür hem de her zaman, o nedenle içimizi ferah tutalım…

Avukat Afet Gülen Büberci
Dönüşüm Hukuk ve Danışmanlık Bürosu
https://afetgulenbuberci.com
https://www.instagram.com/av.afetgulenbuberci/
https://www.linkedin.com/in/afetgulen/
https://www.facebook.com/afetgulenbuberci